prenmesin uykusu (iclal aydın'ın 17 kasım tarihli köşesinde yayınlanan...)

İclal’im; ben özel gösterimlerden birinin davetlisiydim, az önce Prensesin Uykusu’nu seyrettim.
Facebook’ta aylar önce Ayşegül‘ün resminin altına “ne yaptın şimdi ama sen“ yazmıştın...
Aylar önce...

Aylar önce başladım ben kızımı “Bir masalın yokmuş’uyum, ben hiç ben olmuş muyum, ‘hâlâ aynı duygusu’yum, prensesin uykusuyum...“ diye uyutmaya... Redd‘in ‘Prensesin Uykusuyum‘ şarkısını dinleyerek okumanı isterdim aslında, ama eklediğim linkleri göremediğin için sildim şarkının linkini de.

Biliyorum, herkes yazacak bir bir Çağan‘ın yeni filmini. Sevinç Erbulak‘ı övecek, Çağlar Çorumlu‘nun gülen yüzünün filme nasıl tıpatıp uyduğundan bahsedecek, Genco Erkal‘ın yönetmen kahraman karakterinde Çağan Irmak’ın kendi cümlelerini duyacaklar... ben de bayıldım Sevinç’e, şimdi aradım, kutladım ne diyeceğimi bilmeyerek... Çağan’ın kendi istediği gibi filmler yaparak milyonları, güldürdüğünü, ağlattığını ve bunun ona yettiğini de anlıyorum!
Sana filmi anlatmayacağım ama ben... Güldüğüm yerleri, ağladığım anları; mendil almadan girdiğim her Çağan Irmak filminde başıma gelen rimel yollu yüzümü filan!
Sana kızımı her uyutuşumda, uyandığında mutlu bir güne uyanmasını dilediğimi anlatacağım, ya uyanmazsa diye hiç aklıma gelmediğini söyleyeceğim. Onun için istediklerimin kendi üç dileğinden biri bile olmayabileceğinden nasıl korktuğumu da anlatmak isterim, ama bilemem nasıl yapabilirim.

Dostumsun, yazarımsın, sırdaşımsın ama anneliğinle biriz biz aslında ya... Ayşegül’le Lâl için ikimiz de aynı şeyleri diliyoruz ya... Her anne kızı için kendinden başka baht çizmeye uğraşır, biz de... Biliyorum.
Kimin uydusu olduğumuzu unuttuğumuz, eski duygusuyla kenarda kaldığımız zamanlarda o prenseslerin uykusu olmak yetiyor ya bize, terk eder bizi korkularından uzak...
Uykusuz, rüyasız, hayatın masalsız tarafını kabullenmiş yaşayıp, “neden ben” sorusuna “bilmem,” deyip duruyoruz ya hep!

Bize gelince hayat durmadığı için dönüp duruyoruz ya bu dünyada...

Razıyım ben, Ayşegül hep uyansın! Ben hiç ben olmamaya, bir masalın yokmuş’u olmaya razıyım tatlım...
Kimseler yanına yanaşmasın, mutsuz tek günü olmasın, kimselerin kulağına bir şey fısıldamak zorunda hissetmesin, sadece “ben” yeteyim kızıma. Redd olur mu bilmem, ama hayran olduğuna da âşık olacağına da ulaşsın. Üç dileği değil her dileği olsun...

Biz büyürken babalarına hayran, ilk aşkı babası olan, bir gün mutlaka bizim yerimize geçip babalarıyla evlenme hayaliyle bebeklikten çocukluğa geçen kızların anneleri değiliz iclal. Bu çok ağır... Bizim kızlarımız bizi örnek alsın istediğimiz ama bizim gibi mutsuz olmasın diye uğraştığımız, en kötü ihtimalle kendi mutsuzluklarının üstesinden gelme becerisini aşılamaya çalıştığımız kızlar... Bizim kızlarımız bizden sadece edepli durmayı, ev işinden anlamayı, kibarlığı değil belki diğer kızlardan daha önce “hayatın ta kendisini“ öğrenerek büyüyecekler... Bu çok ağır! Hak ediyor muyuz, bilmiyorum... Ama razıyım, yeter ki her sabah uyansın kızım.
Ben artık her gece kendi yatağında uyumamak için direnip “uykum kaçtı anne... Hayır yorganımın altında da değil, seninkinin altında olabilir mi?“ diyerek yanıma gelen kızımı “kendi yatağında yatmalısın ama...” diyerek geri gönderemeyeceğim. Bana gelirken üşüyen çıplak ayaklarını göbeğime yaslayıp ısıtırken ona masal ya da ninni yerine “Prensesin Uykusuyum”u mırıldanacağım.
Bir avuntu dolgusu olabileceğim tek yer onun kalbi olabilir ancak çünkü...
Nasıl hissettiğimi senden daha iyi anlayabilecek kimsem yok İclal... O yüzden...
Neyse, teşekkür ederim.
Sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder