gelme bir daha!

gelme bir daha yanıma… görünme gözüme hatta! dokunamayacaksam bu kadar yakınımda olma…
uzatma elini bi şey anlatırken sağa sola gözümün önünde. uzanma bana, küpeme bakma. gözümün içine de! içinde erimeyeceksen ruhuma uzanma…
sesine zor tahammül ediyorum dudaklarını gösterme, yanımda durma. bana dokunma. öpme yanaklarımdan, omzumu sırtımı sıvazlama. bana “dokunma”!
“yanıma gel,” deme sarılmayacaksan. öyle değil… sımsıkı!
özleme…
zorlama beni n’olur, eski kal… yeniden olma!
ensemden koluma, mecbur olduğum baş ve ortaparmaklarıma kadar diken üstündeyken etrafımda dolanma, kalbimi kırma! kalemimi düşürüyorum, felç oluyorum, anlasana!
o kadar yakındayken dokunmamak ne kadar zorsa uzandığım halde dokunamamak da o kadar sancılı! yaklaşma… dokunabileceğim kadar yakınımda olma!
uzak dur benden. ben kalabilmek için buna ihtiyacım var.
görür görmez göğsüne gömülüp uyuyana kadar orda kalmaktan başka huzur yok zannederken karşında oturup “en dert”lerimizden bahsedersem ben olamam.
ne söylediğini dinlerken yüzüne öylece bakmam imkansız, adımın her harfini söylerken dudaklarının aldığı şekli nasıl özlüyorum. sakince ve inadına kızgın cümlelerim neden yok etsin ki hislerimi… konuşma benimle, bana bakma!
fikrimi sorma, kahretsin! sana söylemek istediğim tek kelime; “özledim”… nasıl “git” diyebilirim?

uzak dur benden. yoksa ta içimde kaybolacaksın: “yine”!
yaklaşma, yanımdan ayrılamayacağını anlayacaksın. vazgeçemeyeceğini…
dokunma bana! en şefkatli, en ateşli, en durgun, en yumuşak olduğumu hatırlayacaksın başkasına her dokunuşunda.
gelme bir daha yanıma, karşımda oturma… etrafımdaki huzurunun yalnızken hissettiğinden daha dingin olduğunu fark edip şaşıracaksın!
yapma!
uzanma… yoksa yolladığından da uzakta olduğumu göreceksin!
yapma, beni o kadar bırakma…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder