sandım sadece…

sandım ki sıra bana geldi.

sandım ki iki omuz arasındaki yerim artık belli… sarılacak, dahası saracak! bana bakarken gülümseyip gülebileyim diye gamzeleriyle ısrar edecek de birlikte gülebileceğiz.

sadece sandım… güvensizliğim kendimeyken vazgeçmeyip ona güvenmemem için bir sebep olamayacağına ikna edecek de birbirimize yaslanabileceğiz.

sandım ki o bendim!

ellerimden kayıp gidenlere inat elini uzattığı, dediklerime değil sadece bana uzanmak için yanıma yaklaştığı, düşündüklerimin illa benim dediğim gibi olmadığını anlattığı zaman onu hiç sorgulamayacak kadın artık benim sandım. sandım ki soru işaretlerimin tümünü alacak, yerine bir sürü tatlı virgül koyup son noktaya kadar oyalayacak beni… sandım ki bendim artık o kadın!

ben sandım ki…

sadece şehvetle değil, şefkatle de sevebileceğim artık. ancak kendimden verirsem paylaşılabilecek şeylerimiz olur diye düşünmekten vazgeçebileceğim… benden alabileceklerini değil, benimle olabilecekleri düşünen birini hak ettiğimi sandım. ben sandım ki… birazı da benim bu hayatın.

sadece sandım!

bi de inanabilseydim… keşke raflarına birlikte dizeceğimiz kitaplara bakınca aklına geldiğimde saat kaç olursa olsun beni arayacağına, hakkımda merak ettiği her şeyi öğrendiğinde benden bıkmayacağına inanabilseydim. inansaydım onunla olduğum her anın onun olmama yol açacağına… benimle olduğu her an biraz daha benim olacağına. böylece biz’e inanacağıma…

sandım ben.

hep sandım.

her şey fazla iyiydi, bi türlü inanamadım.