allah seni kahretsin björk!

sen o şarkıyı söylemeden de yanıyordu canım!
hani böyle avazım çıkana kadar bağırayım isteyip de zorla sustuğum gibi yanıyordu. kendi kendime... 
sen yapabilmişsin de ben neden... allah seni kahretsin!

neden diyorum! kalbim kırığını bağıra bağıra neden söyleyemiyorum? sen söylüyorsun ama! allah kahretsin!

susamıyorum, deli gibi ağlıyorum durup dururken. bir daha hiç gitmeyeceğim yerden dönerken de ağladım yol boyu karnımı tuta tuta. bin şarkı dinledim, dinlesinler istedim. kimse şaşırmadı bunlara... alışık herkes benim böyle acımama. en fazla bu kadarına!

ama benim canım hiç yanmadığı kadar çok yanıyor! tıpkı senin gibi bağırmak istiyorum, anlasalar bu kadar acıdığına şaşırırlar, biliyorum. ama anlatmıyorum! kimseye söylemiyorum; kalbim çok kötü kırıldı, paramparça... söylesem de inanmazlar, her zamanki kadar kırıldım sanırlar, çünkü senin gibi bağıramıyorum kahretsin! 

deniyorum, avunmak istiyorum, izin veriyorum çocuklarımın iyileştirme çabasına. oğlum tren çiziyor istediğim en mutlu yere gidebilmem için tıkı tıkı tıkı... önündeyim hem de trenin, tıpkı söylediğin gibi. ama gidemiyorum! 

arkamda bıraktım, gelmedi... düşünürse biraz yetişir sandım, adımlarım hızlandığından mıdır bilmem, yakalamadı beni. uğraştım son seferinde bu yolculuğun... ama çakıldı tıpkı söylediğin gibi uçak. 
o vazgeçti. belki anladı, senin de dediğin gibi i'm so completely unhealable! ne kadar denese boş... vazgeçti, ben iyileşmem!

ama sen bağıra bağıra söylüyorsun allah kahretsin! eminim geçiyor acın çığlığını yutkunmadığın için. ben dinledikçe daha da diniyor neyse derdin. ama benim boğazım ağrıyor ıslanmasın diye yanaklarımı sildikçe. 
allah seni kahretsin! sus artık... canı yanan benim!