üç eylül

“hayatımda ilk kez bir kadını mutlu etmek istiyorum ayla!”

“sen mi? güldürme beni… hayatımın yarısı senin mutsuz ettiğin kadınları avutmakla geçti.”

“tamam işte, sırf bu yüzden bana sen yardım edeceksin!”

“deli misin osman? yok sormuyorum… belli, delisin.”

yalan değildi. osman deliydi ve ben hayatımın yarısını, onun yüzünden ağlayan arkadaşlarımı onun beş para etmez biri olduğuna ikna etmekle harcamıştım. eminim dünyadaki en çapkın erkek bile benim kadar “sorun sende değil tatlım,” dememiştir. gerçekten sorun kızların çoğunda değildi. osman birçok insanın tanıyabileceği en ayran gönüllü insandı.

yok, hayır… bencil diyemem onun için. hiç değildir. sorumluluklarını her zaman önemser. ne annesine ne de babama karşı bir özür borçlanmıştır. okul hayatında da iş hayatında da başarılarıyla övünmüşüzdür hep. birlikte geçirdiğimiz zamanlar konusunda hassastır. arkadaşları tarafından da gayet sevilir.

ama gel gör ki bu kadar ideal erkek özelliğine ışığa koşan pervaneler gibi kapılan kadınlar konusunda alabildiğine pervasız; kırıcı diyemem, ama kesinlikle ve tam anlamıyla umursamazdır. birlikteyken gereğince eğlendiği kızların ümide kapıldığını anladığı an uzaklaşır. birdenbire, hiçbir açıklama yapmadan, kızlara anlama fırsatı vermeden.

tüm yaptıklarına rağmen merhametli bir adam olduğu için kızları avutmak konusunda bana güvenirdi. ilk kez ortaokulda bir kızı öpmesine rağmen çıkma teklif etmediği için kafası karışan bir kızın aklını başına toplamasına yardım etmemi istediğinde “tamam, tamam, ben ilgilenirim,” demiştim osman’a. sonra görevim haline dönüşen bu ilk yardımımdan sonra kaç kere daha aynı cümleyi kurdum, hatırlamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder