sevdiğim şair

"şiir sevmem, şair severim," derim. bilirler. 
"cemal süreya en iyisini yazmış işte, daha iyisi yok... neden şiir yazsın ki insan?" derim. bilirler.

küfür diyorum, bir saldırmama eylemidir
insan süsüdür günah
gömmeden önce biraz gezdirin beni

bundan âlâ şiir yazılabilir mi?

derim... 
derim ve böylece haddimi bilirim.

çünkü şiir mühimdir.
inananın tanrısını korur gibi koruyacağını bilirim, şiiri hakkında tek hadsiz söz etsem şiirsevenin. ben ne anlarım, haddim değil bu engin deryanın damlasını bilemem.

bildiğim de haddimin arkasında gizlenir...
bir zamanlar kybele biriktirdiğimi, yeni şairleri süreya'yla kıyaslaya kıyaslaya okuduğumu gizlerim. karantinalı despina müthiştir, muhteşemdir, muazzamdır da... ben bi dizesi için başından sonuna okurum, timur selçuk sırf o dizeyi söyleyene kadar dinlerim ama bunu da gizlerim. ne de olsa "olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması".

özdemir asaf'ın el yazısından okumuşsam da... eskisi kadar özlemiyorum seni en nihayetinde bir başka kadına yazılmış şiirdir.

alıştım mı yokluğuna?
vaz mı geçtim varlığından? 
tedirginim aslında,
ya başkasını seversem?
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem...

şiir sevmem... şair severim. haddimce severim, bilirim hiçbirini bana yazmamış dizelerinin. 

diye diye böyle rahat dolanırken... bir şaire âşık oldum ben. şiirleriyle uyudum, şairlerinden hikâyeler dinledim. hatta aynı dünya içindeyiz, değmesem olmaz; kitabının yayına hazırlanmasından okurla buluşmasına kadar her dizesini ezberledim. 

başka kadınların, bana uzatmadığı çiçeklerin, yitirilmiş, yeniden kazanılmış; damıtılmış umutlarının, acı tatlı biriktirdiği ne varsa harf harf hepsinin üzerinden defalarca geçtim.
hatta denk düştü, kitabını kendisinden önce elime aldım. gururlandım. 
bir zamanlar sevdiği kadınları kıskandım onun dizeleri yüzünden, annesini tanımadan sevdim, evinin direği çocuklarını kucakladım sanki. 
"bu kitap," dedim okusun herkes diye "sevmeseniz bile size şiiri sevdirecek."
ve bilirler boşa övmem ben tek bir satırı; buna inandım. ibrahim öksüz'ü bugün değilse bile mutlak ki yarın tüm şiirseverler iyi bilecek.

üçüncü şiir kitabı ama yepyeni okurları var şimdi, hayranlıklarıyla şairi besleyen...

ama düşünüyorum da aslında, sizi hiç tanımadan yazmış olduğu dizelerden sanki en yakınınız size söylüyormuş gibi etkilenebilmek nasıl mümkün?
ben şiire haddimi hep -dizelerin her birinin sahibi olduğu duygusuyla, ihanetten uzak tutarak- bilmişim. nasıl bir başkasına, onu düşünerek ya da ne bileyim yaşattıklarından deneyimle yazılmış şiirleri ben severim!

aşkın çok bildiği yalanların pek azını söyleyen sevgili şairin bu açmazıma çözümü açık... "şiir yazıldıktan sonra şairin değil, okurundur," der.

bense yıllardır söylediğim sözlerin ağırlığının içimde taş mı, yoksa üstümde yük mü olduğunu bilemeden okurum. okurum da bir türlü içime sinmez. nasıl sinsin...
"ilkin kokun gitti, sonra sen gideceksin..." diye yazdığı ben değilim.
"haliç büyülü gölüdür istanbul'un diyorsun
gözlerin her gün haliç'i görüyor,
büyüsü ondandır

duygularının ortağıyım ve buruk hatıralar zincirinin,
gözlerim her gün haliç'i arıyor
buğusu ondandır..." 
diye bana dememiş ki bu şiiri sahibinden alıp ben seveyim!

işte ben bu yüzden şiir değil de şair seviyorum. çünkü bir şiiri ilhamından çok sevmeyi haddime yediremiyorum! 
bu hastalıklı ve savundukça içinde boğulduğum fikirden kopamazken bir yandan da herkes kitabını sevsin istiyorum sevgilimin.

herkes "evvel sevda içinde"yi sevsin ben yalnızca kendi şiirimi seveyim. 
ve şairim ömrünce bana bir akrostiş borçlu kalsın...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder