have a nice day - biaile'den

kızım geçenlerde deniz otobüsü anonsundan “have a nice day” demeyi öğrendi. yolculuğa başlarken bize iyi günler dileyen sesin “have a nice day” deyişinden çok etkilenmiş olacak ki önce ne demek olduğunu öğrendi, sonra da yolculuk boyunca neredeyse tüm yolculara söyledi. sonra eve gelene kadar sokakta gördüğümüz herkese de tabii.

bizim kanıksadığımız birçok şeyin çocuklarım için yepyeni birer serüven olduğunu anladığımda pesimist tarafımı kızgınlıkla susturabiliyorum bazen. onların keşiflerinin tadına varmak için biraz serbest bırakıyorum kendimi… susuyorum, dinliyorum.
ayşegül de susmamı fırsat bildiği her an olduğu gibi aralıksız konuştu o gün işte. iskeleden eve kadar herkesin day’i have a nice oldu o gün kızımın sayesinde eminim…

uyku vakti geldiğinde ayşegül günün cümlesini revize etmek istedi.

“anne, gece olunca nasıl have a nice day diyebilirim?”
“gece olunca goodnight diyebilirsin kızım.”
“hayyyyıııııır! o iyi geceler demek! beni kandırma… onun goodmorning’i de var, goodevening’i de good afternoon’u da! biliyorum!!! örtmenim öğretti hepsini bize.”
“e o zaman have a nice night dersin kızım…”
“e ama ben uyuduktan sonra ne önemi var ki anne?”

konuşmanın bu kısmından sonra benim tarif edilmesi zor bir surat ifadesiyle ağzım açık halde kendisine baktığımı gören kızımın açıklamaları yer alıyor… “hani uyuyoruz ya anne, gece hoş olsa ne olur ki? ben uyuyorum ya, anlayamam ki gözüm kapalıyken gece hoş mu? fark etmez ki o zaman, di mi?”
işte tam da bu gibi zamanlarda çocuklar ne derse desin ebeveynlerin cevap verme zorunluluğunda olmaları beni benden alıyor. hayata dair duyup duyacağı tüm güveni benden alacak olan çocuklarımın sorularını cevapsız bırakmamak, hayatı daha ilk denemelerinde başarısız bulmalarına sebep olmamak için kendimi topluyorum hep.
beni tanıyanların günaydın demeye çekindiği, iyi geceler filan dediklerinde azarlandıkları doğrudur. bu tip sıradan iyi niyet cümlelerinin zorlama olduğunu, gerçekten içten gelmediğini, sıra savar gibi söylenmesinin de beni çok kızdırdığını bilir eşim dostum. kızımın da bana çektiğini düşünebiliriz bu durumda… ne gerek var ki uyuyacaksak gecenin iyi olmasının dilenmesine! değil mi?

e işte bazen değil! bazen zorunlu olarak bırakmak zorunda kalıyorum pesimizmi. dedim ya kızımın hayatı yenmesine daha dört buçuk yaşındayken izin veremem! benim kadar çabuk vazgeçmemeli, onlar hayattan. üstünde olmaktansa içinde olmalılar, ondan vazgeçmemeli, yaşamalılar…

“o zaman have a nice dream dersin kızım. güzel rüyalar dileyebilirsin böylece…” dediğimde küçücük hayatını bilinçaltının verdiği güçle köşeye kıstırmak isteyen kızımı bir süre daha koruyabileceğimi anlıyorum. cevaba ikna olan kızım gönül rahatlığıyla abisine “have a nice dream,” diyor ve “evet… şimdi olabilir. uyursam rüya görebilirim ve bu çok hoş olur gerçekten,” diye mırıldanarak yumuk eli yanağının altında uykuya dalıyor.

bazı geceler böyle masalsız uykuya dalan çocuklarım beni uykusuz bırakıyor!

15 nisan 2011 / istanbul

1 yorum:

  1. bayıldım..
    hıhı evet.. tepkiler arasında bu yok.. ama ben bayıldım..
    anneye de kızına da.. çocukların keşiflerinin hayata kattığı "yenilenmeyi" farkedişe de..

    keyifle..

    YanıtlaSil