annemin arkadaşı - biaile'den

çocuk olsam öğrenmem ve sandığım şekilde olmadığını anlamam gereken şeylerin arasında en çok, anne babamın ben doğmadan önce de bir hayatlarının olmasına şaşırırdım. benim çocuklarım da aynı şeye şaşırıyorlar, bugün öğrendim.
uzun yıllardır tanırız iclâl aydın’la birbirimizi… en yakın arkadaşlarımdan biridir. tanıştığımız sırada ikimiz de anne değildik. ben anne olabileceğimi düşünmüyordum bile. ama bu gece uyurken çocuklarıma onun kızı zeynep lâl için hazırladığı kitapları okudum!

birlikte birçok kitap yaptık iclâl’le… yazdığı sırada okuduğum cümlelerin herkesin okuduğu satırlara dönüştüğü tüm kitaplarından daha özeldi bu iki kitap. zeynep lal büyürken kitaplarından bahsediyorum. bu kitaplar iclal’le benim “anne” olduğumuzu daha buruk anlattı bana. kızlarımızın annesi olarak yaptıklarımızın benzerliği arkadaşlığımızı biraz daha pekiştirdi!

ama ilk kitabı “hayat güzeldir” için gecelerce çalışırken aklımızın köşesinde olmayan çocuklarımız, şimdi onlardan önce yaşamadığımızı düşünüyor.

masalları okuduktan sonra ayşegül’e “biliyor musun bu kitaptaki masalları iclâl teyzen kendi kızına anlatıyormuş,” dedim.

“senin arkadaşın olan iclâl mi?” dedi.

“evet,” dedim… “o iclâl teyzenin kızına anlattığı masalları biz kitap yaptık, zeynep lâl büyürken dinlediği masalları senin gibi tüm küçük çocukların da bilmesini istediği için.”

“siz arkadaş olurken biz nerdeydik?” diye sordu kızım, konudan tamamen uzaklaşarak.

“ne sen, ne abin ne de zeynep lâl vardı biz arkadaş olurken,” diye cevap verdim.

“babaannemde miydik?” diye sordu bu kez. uykusu gelmişken fikirlerinin berraklığına bayılıyorum çocukların. insana basit ve doğrudan bir bakış açısının ne kadar çabuk kaybedildiğini hatırlatıyorlar. kendileri doğmadan önce de yaşandığını bilmek zorunda değiller ki! değil mi ama?
“hayır,” dedim, “hiç doğmamıştınız.”

kardeşi kendisinden sonra doğduğu için onsuz bir hayatın varlığıyla ilgili aşağı yukarı bir fikri olan oğlum atıldı. “babam var mıydı peki?”

onlar olmadan yaşadığımız günleri hatırlamak bizi tatlı anılara sürüklerken çocuklarımızda binlerce soru işareti yaratıyor. bu gece anladım! hayatımızın onlarla başladığına inanmak istiyorlar, onlarsız yaşayamayacağımızı düşünürken. çocuk olarak en büyük haklarından biri de bu. hayatımızın merkezinde olduklarını anlamak için buna ihtiyaçları var.

“evet,” dedim onlara. “baban vardı, lal’in babası da vardı. ve iclâl teyzenle biz onlarla evlenip çok güzel çocuklarımızın olmasını hayal ediyorduk. yani siz aslında hep vardınız, doğmadan önce de bizim hayallerimizde, ama hep vardınız…”

ikisi de rahat bi uykuya geçmeden önce kızım son ve gülümsemeden cevaplanamayacak olan sorusunu sordu!

“ben senin hayallerindeyken ne giyiyodum anne?”
cevap vermeden önce “zeynep lâl büyürken – kanatlar” kitabında en çok sevdiği belli olan ve orasından kıvırıp komodinine bıraktığı sayfaya baktım.

“hayalimdeyken zeynep lâl’in giydiği beyaz, pembe simli şahane dans elbisesi gibi bi elbise giyiyordun kızım, kanatların da vardı…” dedim.

böylece onlar mutlu uykularına daldıklarında benim için uykusuz bir gece daha başladı!

22 nisan 2011/istanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder