kan rüyayı bozar

şimdi bi minik hikâye anlatıcam... yeri mi bilmem ama tam vakti! okumak yetmesin isterim ama, saklayın. kendinize; ona değil, bana saklayın. 

kan rüyayı bozar. hikâyenin adı bu. iki kahramanı var. diğer herkesin hiç sayılacağı kadar "kahraman"lar ama...
bir anın kıymeti bilinsin diye hem akrepten hem yelkovandan hızlı çalışır ya o adını bilmediğimiz üçüncü çubuk. koşar, durmadan koşar ya... hikâyenin kadını öyle biri. adamına koşar da koşar... her dakikasını bir an için yaşar. adamına kavuşacağı bir minik an için. her seferinde o bir küçücük, hemen geçecek an için koştuğunu unutur ama kavuşunca.
o gittiğinde adam düşünür, "onun da üstünden geçecek!" öyle kıskanır ki adam diğer adamı. "ya ona kavuşunca beni unutursa!" her denk gelişinde alır intikamını, ezer üstünden geçerken. yok eder... saklar. kadını onun üstündeyken denk geldiğinde "yok," der. "bak yok ettim onu. kaybetti. ben daha iyiyim."
kadın adamına kavuştuğu tek bir anı o böyle gereksiz bir güç gösterisiyle harcadığı için üzülür, ama üzüldüğünü gösterecek kadar kalamaz ki.
tam elli dokuz an deli gibi koşturmazsa geçmez, ama o bir minik an yorgunluktan ölse bile geçer! "sarıl bana," diyecek kadar vakti olmaz.
"beni tut bırakma, hep burda kalayım... " diyemez. o bunu diyerek anı uçurmaya kıyamaz da adam her seferinde "ben daha iyiyim," der işte!
kadın bilir, eğer yorulur da durursa adam yarıştığı adamın yanına gidemez. ama bu adamın aklına bile gelmez!
kadın bilir, adamı onu tam olarak nerde bekler. ama adamın o gelene kadar istediği tek şey intikamına biraz daha yaklaşmak olur giderek.
kadın bilir, hangi adama koşacağını. en başından... ilk andan! ne olursa olsun durum hiç değişmez.
kadın için kim saati, kim dakikayı gösteriyor fark etmez. çünkü bilir, kendisi koşmasa ne dakika ne saat bir an ileri gidemez!
bu yüzden koşmaya devam eder durmaz. saatleri, günleri koskoca yılları koşar, yorgunluktan bitap tek bir an için. duraklamaktan bile korkar.
ama bir an gelir... hem de sevdiğine kavuştuğu anlardan biri de değil, öyle sıradan bir an işte. içinde koştuğu saatin camı kırılır.
paramparça olur durmadan koştuğu küçücük çemberin camı. savunmasız, şaşkın bir an duraklar adı bile olmayan çubuk. öyle korkar!
ama sadece bir an! hemen kendine gelir, koşmaya devam eder adamına. ama önce akrebin üstünden geçmelidir. az vakti kaldığını anlamıştır.
"ya akrebin üstündeyken duruverirsem," diye düşünür. "yelkovanım kahrolur!" ama sonsuza dek birleşmelerinin belki de tek yolu da budur.
koşar... ıslanır. saati kıranın ağladığını anlar. koşar... üstüne kan damlar. saati kıranın kanadığını anlar. koşar... gücünün sonuna doğru.
bir kere... bir kerecik... tek bir kerecik bile ona doğru bir an dahi gelmeyen adamına doğru koşar. ah o tam akrebin üstündeyken akan kan!
bir damla, bir an, bir minik adım daha... tam pes etmek üzereyken akrep "hadi güzelim," der. "bir an daha! sadece bir an sonra onunlasın."
saat tam beşi yirmi beş geçe durur. kan rüyayı bozar.
saati kıran "peki," der... "ne yapayım, avucum kanar özlemediysen."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder