"biraz gevşetebilsem göğüs kafesimi/dokunup durdurabilsem attığın yeri/boşalttığın yere ne koyduysam dolmuyor/dakka başı bir of içimden hiç eksik olmuyor"
der şarkı...
içim daralıyor... ruhum! hayatımın avucuydun. ellerinin arasındayken yüzüm, her şey düzelir, yerim orasıdır, kimse çekemez beni ellerinin arasından sanıyordum. o kadar inandım ki doğru yerde olduğuma, o avuçların arasına iki tane eşsiz benzersiz mükemmel bebek bıraktım. onlar da ancak o avuçların arasında "kendi yerlerinde" olabilirlerdi.
sadece avcundaki beni sevdim, kendimden hiç memnun değilken. ne aynada ne yastıkta ne de bir fotoğraf çerçevesinde güzel oldu yüzüm ellerinin arasında olduğu kadar! hâlâ değil...
ama…
"bir şiir olamadım, kafiyene uyamadım/sen kaçtın ben kelime bulup seni tutamadım/ boşalttığın yere ne koyduysam dolmuyor/ koşmak istesem de sana hayat beni geri çekiyor"
da der şarkı...
beni senden iyi kimse bilmez: yalanlarımı; kendime bile söylediğim... hayallerimi; kimsenin anlayamayacağı coşkuyla... umutlarımı; çabucak vazgeçtiğim kendime hak görmediğimden... kimse anlamaz senin kadar, senin gibi. ben'i bilirsin sen!
başkasına izin vermem! çünkü ne kadar tanırsa o kadar yok etmeye uğraşır insan karşısındakini... kimse bilmesin; kendimin kalayım. o kadar kimsem yok ki!...
sen olursun; hem benim olursun, hem senden başkasının olmayacağımı gösterirsin sanmıştım…
şimdi anlıyorum, çocuklarım kimsesiz olmasın diye kimsenin olmamam lazım! senin bile…
ama…
aynı şarkıda
"her neyse işte, özledim seni... o kadar"
da der!...
ben de özlüyorum… ruhum özlüyor. beynim, ellerim, heveslerim, gözlerim…
ama o kadar!
ruhuma geçecek diyorum… beynimi sürekli çalıştırıyorum, boş anım kalmasın, aklım lazım. ellerim dolu değilse bil ki benim değil. heveslerime farkında olmadan sızıyorsun, kovuyorum son anda, olmaz!
gözlerimin içine sen girince ağlıyor, hiç susmadan!
beni sadece üzüyorsun...
sanki bitmiş yaşatabileceğin mutluluklar, sanki kalmamış senle güzel günümüz birlikte, bitirmişiz hepsini… sadece özleyebiliriz artık! biz kalmamış bizim için… illa başkasıyla, başkasının olmasak bile…
ama… hâlâ…
her neyse işte!
zaten böylesi hayat nereye kadar?