beni ilk kez öptüğünde, dudaklarından hiç ayrılamayacağımı düşünmüştüm. gözlerimde kendi etkine bakabilmek için omuzlarımdan tutup beni kendinden biraz uzaklaştırdığında gözlerimi açmakta zorlandığımı hatırlıyorum. bunu yine öpülmek istediğime yormuştun galiba... baş döndürücü ikinci öpüşünün ardından yeniden nefes alabilmek için ayrıldığımızda ayaklarım yerden kesilmeden önce gökyüzüne doğru bakabilmiştim. evin kenarından görülen ağaçtan bir yaprağı kaldırıma, küçüklü büyüklü karelerin üzerine düşerken gördüm. bir öpücük daha gelirse beni öldürmekten korktuğunu düşüne düşüne yürümeye devam ederken yerden yaprağı alıp geriye doğru dönerek ağaca bakmıştım. ağaçta hiç yaprak yoktu. o koskoca ağaçta hiç yaprak kalmamıştı. ağaç son yaprağını, aşkımızı örtmek için düşürmüştü...
son yaprağı düşmüştü güzün, ben böyle başlamıştım... sen ruhumun içinde gezinirken var olduğuma dair tek kanıt o yaprak oldu yıllarca... seni özlerken o yaprağın üzerine avcumu yapıştırıp sanki el ele tutuşmak üzereyken açılmış ellerimizi birleştiriyormuşuz gibi gelir, rahatlardım.
kendim olurken senle kalabilmek için çok kez ortaya çıktı o yaprak defterlerimin arasından. bocaladığım her an çevirdiğim bir defterden, kitaptan ortaya çıkıvererek "senin" olduğumu hatırlatıp durdu bana. ben olmamın ancak böyle mümkün olabileceğini...
o yaprak büyük fotoğraf albümümüzün arasında, seninle ilk çektirdiğimiz resmin yanında duruyor. ben gittiğimde sen de avcunu açarak yaprağa yapıştır sevgilim. tut elimi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder